2021 yılına kayıt atmak bana çok iyi geldi. Adanayı keyifle yazdım. Urfa'ya başlamak zor olmadı. Öncelikle Urfa deyince akla kesinlikle dini bir gezi programı geliyor. Ama sadece Balıklı Göl, Eyüp Peygamberin kabri gibi yerler dışında son zamanlarda Göbekli Tepe ile tarihte yeni bir çığır açıldı. Urfa taraflarına 2 defa yolum düşmesine rağmen Harran'a ne akla hizmet uğramadığım da ayrı bir soru.
Şanlıurfa'ya gidecek çocuklu aileler için bir önerim var. Mutlaka çok az da olsa tarih ile ilgili bir şeyler okusunlar. Çocukları ile Şanlıurfa Müzesinde keyifli vakit geçirebilirler. Biz Nehir'le çok muhabbet ettik. Çok şeyler paylaştık. Çünkü müze modern müzecilik anlayışına göre kurulmuş çok açıklayıcı ve anlatıcı bir müze. Çocuğunuza paleolitik çağ nedir, nasıl yerleşik düzene geçtik gibi bir kaç temel bilgiyi öğrenip anlattıktan sonra bir anda tarihi nasıl sevdiğini göreceksiniz. Kafanızda soru işareti olan pek çok şeyin eskiden nasıl yapıldığını da öğrenmeniz mümkün. Cam eşyalar, avcılık malzemeri gibi. Hazırlıklı gitmeniz keyfinizi arttırır. Fakat hazırlıksızsanız da öğrenmenizi sağlayacak bir müze.
Gelelim Göbeklitepe ve Harran'a.. Harran'da Gastronomi Mutfağı diye bir yer var. Kaymakamlık destekli bir proje sanırım. Yerseniz orada yemenizi öneririm. Temiz bir yer. Göbeklitepe'de halen kazılar devam ediyor. Yeni bulgular olabilir diye her çıkan toprak tek tek incecik eleklerden eleniyor. Göbeklitepeyi anlatan güzel bir sinevizyon gösterisi var. Ama ben aşağıda linkini bıraktığım belgeseli izlemenizi öneririm. Urfa merkezden oraya varana kadar izleyerek bilgi sahibi olabilirsiniz. Bilerek gezmek kesinlikle daha keyifli.
Sıra geceleri için de bir önerim var; mideniz çok sağlam değilse her şeyden yiyeceğim diye uğraşmayın.
Gaziantep'e gelen insanlar tabi ki ilk önce ne yesem diye düşünüyor ve çevreyi diğer turistlerden öğrenmeye çalışan bizim gibilere de herkes İmam Çağdaş'ı öneriyor. İmam Çağdaş'a bir lafım yok ama yeni şeyler denemek isterseniz (ki biz bu deneyimi oranın yerlisi olan bir tanıdığımız sayesinde öğrendik) sizlere Çulcuoğlu Restoranı öneriyorum. Ala Carte hiç bu kadar ala carte olmamıştı. Ne demek istediğimi ancak gidince anlayacaksınız ama ne gelirse gelsin çok uyumlu ve güzel bir akış içinde geliyor. Daha önceden gidenler için de Antep'te de Urfa gibi farklılıklar olmuş. Örneğin İmam Çağdaş yanındaki Yesemek adlı yöresel yemekleri yapan yer yoktu. Biz bu sefer orada da şansımızı denedik.
Çarşıda katmer yemeyi, kahve içmeyi ve bulabildiğiniz kadar eski hanları bulmayı ihmal etmeyin.
Tüm bunlar dışında en güncel en farklı yerleri denemek isterseniz arabanızı Muhtar Otoparka parkedebilirsiniz. Sahibi olan genç arkadaş bizi güzel yemek ve kahveler konusunda yönlendirdi. Siz d eondan öğrenebilirsiniz.
Kalenin alt taraflarında tourist information'ı bulmanızı da tavsiye ederim. İlgili davranıyorlar üstelik Atatürk'ün nasıl Gaziantep nüfusuna da kayıtlı olduğunun hikayesini anlatıyorlar. Tourist Information'ın karşısından giren küçük sokağı takip ederek Gastronomi Müzesini ziyaret edebilirsiniz. Müzenin adı: Emine GÖĞÜŞ. Türkiye'nin ilk Turizm Bakanı Ali İhsan GÖĞÜŞ'ün annesinin adı olarak müzede bilgi verildi. Fakat burada yanlış bir bilgi var. Müze Türkiyede'ki ilk mutfak müzesiymiş. Bu tamam. Ama bu yerin tahsis edilmesi için uğraşan Sayın Ali İhsan GÖĞÜŞ ilk turizm bakanıdır diyorlar ki bu bilgi sanırım yanlış. Wikipedia'ya göre Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı olarak kendisinden önce tam 9 bakan görev yapmış. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı adını alınca da ilk bakan Nurettin Ardıçoğlu olmuş. Ali İhsan GÖĞÜŞ yine ikinci sırada. Ama hiç bir önemi yok bunun tabi. Fakat bana sorarsanız yaptığı iş muazzam. Annesinin adını yaşatmak için de burayı bağışlayarak özel müze haline getirilmesini sağlamış.
Bir önerim de mutlaka hanları bulun. Yinelediğimin farkındayım ama sıcak günlerde giderseniz soğuk bir şeyler içmek için, dinlenmek ve notlarınızı kontrol etmek için çok güzel yerler. Tatilde olduğunuzu hissettiren en güzel yerler. Üstelik sokak aralarında kaybolurken bir tane bulursanız çok hoşunuza gidiyor. Sanki kimse bulmamış da siz bulmuşsunuz gibi mutlu ediyor sizi.
Yukarda hiç Zeugma yazmadım. Ama bir daha bir daha gidilebilecek yerlerden. Daha önce 2 defa gittiğim ve hakkında yazdığım için aşağıda bağlantı veriyorum. Tabiki tüm restoranlar içinde de Karşıyakalı Halil Usta'yı tek geçiyorum.
Uzunca bir süre hiç bir yere gidemedik. Çünkü hayatımıza pandemi girdi. Daha önce sokakta pek çok kişiye sorsanız pandemi nedir bilmezdi. Şimdi hepimiz uzmanı olduk. Covid-19 ya da diğer adıyla Corona salgın hastalığı ile bambaşka bir hayat bizi buldu. 2020-2021 yıllarını evde geçirdik. Bize pek çok şey öğretti.
Bu musibetten kurtulur kurtulmaz ilk işimiz tabiki tatil oldu. Salgın döneminde restoranlar kapandı, dışarda yemek yemek yasak oldu. Sadece ben değil nerdeyse tüm Türkiye dışarda yemek yemeye hasret kalmıştık ki bu nedenle ilk tatilimiz de bir yemek tatili oldu. Rota; Adana, Antep, Urfa ve Mardin'di. Arabayla gidilen rotada ara noktalar Göbeklitepe ve Harran oldu.
Adana 2 milyon nüfuslu bir şehir. Gezilecek görülecek tabiki pek çok yer var ama esas görülmesi gereken Adanadaki hareketlilik ve enerji. Şehrin enerjisi yüksek. Gece gündüz bir şeyler yemek içmek mümkün. Ama bizim gibi turist olarak gelip Adana'yı gezecekler için naçizane önerim aşağıdaki haritadaki mini turu atmanız. Bu turun uzayıp kısalmasını da sağlamak sizin elinizde..
Eğer Kuruköprü civarında bir otelde kalıyorsanız (pek çok otel bu bölgede) o zaman bu tur ideal olabilir. Otelden çıktıktan sonra Kuruköprü Anıt Müzesini ve Adana evini görebilirsiniz. Daha sonrasında Bebekli Kilise. Bebekli Kilise denmesinin sebebini aşağıdaki fotoğrafta bırakıyorum. Daha sonra tarihi Büyük Saat. Büyük Saat'in oraya giderseniz kesinlikle yolun iki tarafında (biraz aralarda kalıyor) çarşıları görmeyi unutmayın. Bu çarşılarda güzel ciğercileri bulacaksınız. Kazancılar Çarşısı da yine bu aralarda...
Adana Turumuz (Az yorucu)
Neden Bebekli Kilise?
Büyük Saate Giderken
Büyük Saati gördükten hemen sonra yemek yemenizi öneririm. Bir arka sokakta Ciğerci Memet var. Ciğerci Memed'te Ayhan Sicimoğlu da program yaptı sanırım.
Tarihi Büyük Saat
Büyük Saatin hemen yanından Ulu Camiye doğru seyirtirken Ziya Paşa'nın büstünü göreceksiniz. Ziya Paşa (1825-1880) hem Adana Valiliği yapmış hem de şair. Büyük Saati de yaptıran Ziya Paşa. O nedenle Büyük Saat yanındaki parkta büstü bulunuyor.
Ramazanoğlu Medresesi Bahçesi
Ulu Cami
Büyük Saatten sonraki durak Ulu Cami. Ulu Camiye giderken Ziya Paşa parkının hemen önünde çay içilebilecek eski küçük tabureleri olan bir çay bahçesi var. O çay bahçesinin yanında Ramazanoğlu Medresesi var. Medrese halen güzel yazı, tilavet gibi konularda eğitim veriyor. Aktif öğrencileri varken görme şansımız oldu. Güzel, huzur veren bir bahçesi var. O bahçeden çıkınca da İstanbul'un tarihi meydanlarında görmeye çok alışık olduğumuz güvercinler ve yem satıcısı var. Burada Ulu Camiyi gezmek mümkün. Ulu Cami Ramazanoğulları zamanından kalma bir yapı olması nedeniyle de oldukça önemli.
Ulu Cami'den sonra hedef on gözlü olan Taş Köprü. Fakat eskiden 14 gözlü olduğu fotoğraflarda görülüyormuş. Sanırım bazı oteller yapılırken bir kısımları inşaatların altında kalmış. Köprü oldukça estetik duruyor. Önünde de güzel kızım.
Adana Sinema Müzesi ve Atatürk Evi yan yana. Sinema Müzesi elbette çok önemli ve bence dolu dolu. Şehrin Altın Koza Film Yarışması burada bir sinema müzesi olmasını anlamlı kılıyor. Bence umarım yakın zamanda Antalya'da da olur. Behlül Dal Sinema Müzesi açıldı ama hemen sonra kapandı sanırım. Üstelik hem Sinema Müzesi hem de Atatürk Evi ücretsiz gezilebiliyor. Adana Büyükşehir Belediyesine teşekkür ediyoruz.
Daha sonra da tekrar otele farklı yolları kullanarak dönmek mümkün. Yukarıdaki harita bu konuda size yardımcı olabilir.