Bumerang - Yazarkafe

1 Kasım 2015 Pazar

Uluborlu (herkesin bildiği yerleri anlatma diyenler için....!)



Uluborlu Isparta'nın kuzeyinde 6100 nüfuslu küçük bir yerleşimdir. İlçe adını en çok kirazıyla duyurmuştur. Üretilen kirazının büyük bölümü yurtdışına ihraç edilir.


Tarih içinde pek çok yerleşime konu olmuştur. Osmanlı döneminde de Hristiyan Türkler'in bu bölgede yaşaması oldukça ilginçtir. Ama mübadele döneminde Rum olarak sayılıp gönderilmişlerdir.



Uluborlu'ya tepeden bakan noktada bulunan eski yerleşim bölgesinde bulunan Alaaddin Cami Alaaddin Keykubat zamanında 2. Kılıç Arslan'ın torunu ve Tuğrul Şah'ın kızı tarafından 1231 yılında yaptırılmıştır. 1909 yılında yanan cami 1927'de tekrar tamir edilip hizmete açılmıştır.

 Aşağıda yıkılmış haldeki hamam ve arkasında yer alan su kemerlerini ve Cirimbolu Köprüsünü görebilirsiniz.

Ayrıca eski şehre çıkan yollar çok güzel eski evleri de görmenizi sağlıyor. Kafanızdakileri bir anlığa silmek ve tarihe gitmek için harika bir yer. Kazı çalışmaları yapılsa çok daha fazla bilgi ve materyale ulaşılabilecek el değmemiş bir bölgemiz.
Cirimbolu Su Kemerleri
Uluborlu ile ilgili ilginç bir bilgi de Kaymakamlık sitesinde yer alıyor. Uluborlu 242 İstiklal Madalyası ile Türkiye'nin en çok İstiklal Madalyasına sahip yerleşim birimidir.


Geldik yemek işine... Bölgenin en önemli yemeği Banak'tır. Fakat hakikaten yabana atılacak bir lezzet değildir. Yerseniz damağınızı patlatır. Bir diğeri de yöreye özgü Kuyruğu sulu. Yani börek.... Böreği ilçe merkezindeki çay bahçelerinden herhangi bir yerinde yersiniz de Banak nerde yenir onu bilemiyorum.... Evlerde yapılan geleneksel bir et yemeği. Kuru pidenin üzerine saatlerce haşlanmış bel eti... Dehşet....


Uluborlu'nun tarihini merak edenler için de güzel bir kaynak; Abdullah Bakır hocanın detaylı makalesi okunabilir. http://sdu.dergipark.gov.tr/download/article-file/117759
Hamam ve Su kemerleri
Antik Kentin giriş kapısı

Antik Kentin surları







Eskiden kalma tek başına bir Cami Minaresi




Üstten Uluborlu Manzarası

Eski Yerleşime Çıkan yollar



Yol üzeri evler




Eski yerleşime çıkan yollardan bir görünüm

14 Eylül 2015 Pazartesi

Hollanda'ya gitmek için 6. neden... Beneluks Turu - 4-11 Temmuz 2015

Gezimizin son ayağı en keyiflisi olan Hollanda'ydı. Hollanda için anlatılacak çok şey olmasına rağmen çok az fotoğraf çekmiş olmama şaşırdım şimdi. Belki de anı yakalamak daha önemli diye mi düşündüm ve hiç foto çekmedim anlayamadım doğrusu. Görecekleriniz tabiki herkesin sürekli anlattığı şeyler. Esrar satan kafeler, vitrine çıkmış hayat kadınları (red light), her tarafı su kanalları... Şehirlerarası yollarında giderken de her yer büyükbaş hayvan dolu. Fakat benim gördüğüm dakikası dakikasına doğru zamanda her durağına uğrayabilen otobüsleri, yeşilliği, kolay ulaşım sistemi oldu. Zaanse Chahnse, Marken ve Volendam adlı kasabalarına gidebildik. Ulaşım sistemi çok kolay ve anlaşılabilir. Turlar Marken ve Volendam yapıyorlar. Ben kesinlikle Zaanse Chanse'yi de öneriyorum. Böylece yeldeğirmenlerine girebilir ve müthiş doğasını keşfedebilirsiniz. Amsterdam merkezde Madam Tusseu'ya mutlaka gidin derim. İlk etapta "bal mumu müzesi işte, ne olabilir ki" diye düşünmüştüm. Kesinlikle yanılmışım.


15 Ağustos 2015 Cumartesi

4 - 11 Temmuz 2015 - Paris, Fransa - Benelux


Böyle Müze mi olur? Montmarte Müzesi
Paris hem çok güzel, hem de çok zor. Çocukla gitmek biraz zor, nedeni havanın sıcak olması. Bunaldım. Ayrıca metrolara in, bin, gezilecek çok yer olması ve birbirlerinden uzak olması da zorlayıcı diğer etkenler. Ama her şeye rağmen değdini düşündüğüm bir seyahat oldu.

Turla giderseniz turla gezmenizi de tavsiye etmiyorum. Siz her ne kadar sıcak olursa olsun, gezilecek yer çok olursa olsun kendiniz gezin.

Gezilecek yerlerin en başında Arc de Triomphe yani Zafer Anıtı yer alıyor. Çünkü bizi ilk oraya götürdüler. Paris’in etrafında dönüp duran çevre yolundan merkeze en hızlı inilen yol üzerinde yer aldığı için ilk oraya da gitmiş olabiliriz. Napolyon: “bizim askerler galibiyetlerden sonra bu anıtın altından geçsin” diyerek yaptırmış. Rehberin yalancısıyım. (Hepsine bizim nasıl gittiğimizi anlatmaya çalıştım. RER tren demek. Şimdilik bunu bilin yeterli)

Bu Arc de Triomphe’ye çıkan 12 tane yol var. Tepede bir yer. Bu yollardan biri Louvre müzesine doğru uzanan Champs-Elysees (Şanzelize) caddesi. Bu nedenle buraya doğru yürümenizi tavsiye ederim. Bizim programımız gibi anlatacağım. Bu yol üzerinde Marie Antoinette’in idam edildiği Concorde Meydanından geçip Louvre’un bahçelerine çıkabilirsiniz. Her açıdan zevkli bir yol. Uzun gibi gözükse de sizi sıkmayan bir yolculuk olacak.

Kilit vurulan köprüler
Arc de Triumph
Louvre müzesine girmek istiyorsanız Tourist Office’ten (ama sabah saatlerinde gitseniz iyi-bilet kalmıyor) bilet almanız gerekiyor. Bu biletlerle Senn Nehri turu, tüm müzelere ücretsiz giriş, Louvre Müzesine öncelikli giriş ve Eyfel Kulesinin 2. katına çıkış hakkı tanıyor. Ayrıca sanırım bazı otobüslerden de faydalanabiliyorsunuz. Bu nedenle şehirde gezmeden en iyi yapılacak şey Tourist Office bulmak. En altta bulunan harita Arc de Triumph'dan başlayarak şehri gezebilmenize imkan sağlayabilir. Kırmızı yuvarlak içindeki yer ilk noktamız. Daha sonra ilk ok boyunca Şanzelize, sonrasında Concorde Meydanı ve Louvre Bahçeleri. Louvre müzesinin tam başladığı noktadan sol tarafta gördüğünüz sarı ve kırmızı yuvarlak içine alınmış olan yer ise Turist Ofis'inin olduğu yer. Bileti oradan alıp Louvre öncelikli girebilirsiniz. Louvre Müzesi solunuzda kalacak şekilde kanal boyundan yürürseniz şu herkesin kilit takıp aşkını perçinlediği köprülerden geçip Sen Nehrinin ortasında bir ada üzerinde yer alan Notre Dam katedraline girebilirsiniz. Bu Katedrali ve hikayesini hepimiz biliyoruz. Bknz. Notre Dame'ın Kamburu filmi. Mavi ve Pembe ile işaretlediğim yer Katedralin yeri.

Buradan çıkıp Güney'e doğru ilerleyerek Lüksemburg Bahçelerine gidebilirsiniz. Hiç bir özelliği yok. Bizim Antalya'daki Karaalioğlu parkı gibi. Ama güzel tabi. Gitmişken görmek lazım. 

Sacre Cour Katedralinden Paris Manzarası
Ayrıca oraya giderseniz ordan bir Metroyla Abbesses durağına aktarmasız gidebilirsiniz. Arkasından daracık yollardan özel dizayn (Çatal, bıçak, ev gereçleri gibi) mağazaların yanından geçerek finükülere yürüyebilirsiniz. Finüküler marifetiyle hoooop Sacre Coeur Katedrali. Çok güzel bir yerde. Kuzey tarafta işaretlemiş olduğum mor ve yeşil yuvarlağın olduğu yer. Tüm Paris ayaklarınızın altında. Ayrıca Kilisenin kendisi de çok güzel. Oraya gitmişken Kilisenin arkasındaki sokaklar oldukça kalabalık ve canlı. Mutlaka biraz oturup vakit geçirin. Ayrıca Montmarte Müzesi'de arkada. Kule gibi bir müze.

Tüm buraları gezdikten sonra Yine Abbesses durağıyla Ekol Militare'ye gidebilirsiniz. 

Louvre'un Önündeki Sıra - Sanırsın bedava ekmek dağıtılıyor
Ekol Militare, harp okulu demek sanırım. Napolyon da bu okuldan topçu birliğinden mezun. Binası çok eski ve gösterişli. Ekole Militare önündeki parktan yürüyerek Eyfel Kulesi'ne geliyorsunuz. Yeşil yuvarlağa aldığım alan.... 

Eveeet.... Akşam oldu ve Eyfel önündeki parka geldiyseniz, yanınızdaki sandviçleri içecekleri tüketmek için mükemmel yer. Çünkü göreceksiniz herkes içeceklerini almış (özellikle şampanya tercih ediyorlar) oraya gelmiş olacaklar. Aman eliniz boş gitmeyin.... Hatta bolca vakit geçirip havanın kararmasını sağlayabilirseniz (Yazın 22.30 gibi anca kararmaya başlıyor) çok güzel bir manzara karşınıza çıkacak. Eyfel kulesi o demir yığını halinden çıkıp nadide bir çiçek haline dönüşüyor. Işıklar bu kuleyi çok güzel gösteriyor. 

Bu turu (hatta fazlasını) bir gün içinde tamamlamak mümkün. Ama Louvre müzesini gezmek dahil değil.

 Paris'i ayrıntılı gezmek için mutlaka....

Paris'i ayrıntılı gezmek için mutlaka ilk uğrak noktanız Turist Ofislerden biri olmalı. Ayrıca yanınıza bolca harita almayı da unutmayın. Bolca diyorum çünkü bazı metro haritaları çok ayrıntılı olmuyor ve güçlük yaşayabilirsiniz. Turist ofisine gittiğiniz zaman 1-2-3 ve 4 günlük Paris City Pass'lardan birini alın. 

Fiyat broşürü sağ tarafta var. Sırasıyla 49-114-128 ve 154 Euro. Pahalı değil, tek tek almak hem daha masraflı hem de daha fazla sıra beklemenize neden olur. Turist Ofisinden aldığınız biletinizle geçiş önceliği de elde edersiniz. Bu biletlerden aldığınız zaman 1 Eyfel Kulesi çıkışı (2.kata kadar), Louvre Müzesi giriş önceliği, Tüm müzelerden ücretsiz yararlanma, Senn Nehri Turu ve Paris haritası elde etmiş olursunuz. Ayrıca Turist ofislerinde kafanızdaki sorulara da cevap bulabilirsiniz.

Paris'te Louvre Müzesinin önündeki bahçede bir dönme dolap oluyor. Temmuz aylarında ve Cristmas zamanı oluyormuş. Bilginize. Güzel ve büyük bir dönme dolap. Şehre farklı bir bakış açısı ile bakabilirsiniz.

Bira ve Şarap içmek isteyenlere tavsiyeler; Arc De Triump'taysanız ve Bira içmek isterseniz Şanzelize'ye doğru yürümek yerine Avenue De Wagram'a doğru yürüyüp Avenue De Villiers ile kesiştiği köşeden sağa dönünce hemen sağınızda bir iki güzel mekan görmüştüm. Turistlerin pek gittiği yerlere benzemiyordu. Önerebilirim. Fiyatlar Büyük bira 4 Euro şeklindeydi. Ama şarap sanırım her yerde ucuzdu. Bir şişe Pinot Noir Şanzelizede 12 Euroydu.

Senn Nehri üzerindeki birçok köprüden biri

Paris Metrolar'ında bilet alırken;

Metrolarda ve trenlerde bilet alırken isim yazmadığı için 10'lu biletlerden alabilirsiniz. 10 Bilet 22 Euro. Fakat cebinizde bozuk para veya Kredi Kartı olması lazım. Ayrıca bazı biletler banliyölere gitmek için kullanılamıyor. Bu nedenle alacağınız biletle banliyöye gideceksiniz mutlaka danışmalara sormanızda fayda var.








Disneyland

Disneyland düşünülenin aksine sadece çocuklar için eğlence sağlamıyor. Her yaştan her insanın ilgisini çekecek pek çok şey var. Ulaşım için tren kullanılabilir. Giriş ücreti 60 Euro civarında. Büyükler için Disneyland'da film stüdyoları, film canlandırmaları, cinemagique gibi 5 boyutlu teatral sinema uygulamaları bulabilirsiniz. Ayrıca roller coaster'ların babası da tabiki Disneyland'da. Onun dışında her yer çocuklar için olmakla birlikte tabiki akşamüstü tüm masal kahramanlarının geçişi (Parade) izlenebilir. Aşağıda bir bölüm olarak videosunu paylaştığım AB Moteurs Action setini de görmenizi öneririm. Biletle ilgili önemli bir bilgilendirme. Aldığınız biletle gün içinde rezervasyon yaptırırak ilerleyebiliyorsunuz.

Bileti online alırsanız daha ucuz oluyor ve detaylar için aşağıdaki linki öneririm;

Ayrıca bileti nasıl kullanacaksınız ve Fast pass nedir öğrenmek için de aşağıdaki link size göre;














Notre Dame Katedrali - Girişinde sıra var ama bedava



Müthiş bir güzellik, arkada da Eyfel Kulesi :)
Sacre Cour Katedrali

Hadi Baba!!! buraya oturmaya mı geldik?

23 Temmuz 2015 Perşembe

4-11 Temmuz 2015 Benelüks - Belçika





İlk defa yurtdışına çıktık diyebileceğimiz bir turla yurtdışına çıktık. Hem de 17 Aylık Nehir'le birlikte. Benelüks turunun ilk ayağı olan Belçika'dan başladık. Ama benelux turunu tercih edecek herkese önerim kesinlikle farklı ülkeden inip farklı ülkelere geçerek gidecekleri turlar. Yani şöyle anlatayım, biz Amsterdam'dan başladık. Uzun yollar katedip tekrar Amsterdam'dan uçağa bindik. Kesinlikle yanlış....! Hele küçük çocuğu olanlar için büyük sıkıntı. Çünkü 4 saatlik uçak yolculuğunun ardından gezmeye başlamak yerine uzun otobüs yolcukluklarına başlanıyor.




Neyse; gelelim Belçika'ya. İki şehrini gezdik, birisi Brüksel bir diğeri Brugge. Önce Brüksel... Brüksel çok etkileyici bir yer. Mimarisi ile insanı hayran bırakıyor. İlk önce otobüsle ilk fotoğrafta gördüğünüz Atomium'a gittik. Atomyum 9 küreden oluşuyor ve atomu andırıyor. 1950'li yıllarda bir fuar için yapılmış. Daha sonra da her bir kürenin içinde bir müze olarak dekore edilmiş ve bu şekilde hizmet veriyormuş. Belçika'da diğer bir turistik yer ise Çin evi ve Japon evi. Çin evi ikinci fotoğrafta görebilirsiniz. Belçika kralı Çin ve Japonya'ya giden ilk devlet adamıymış sanırım. O nedenle bu yapılar yapılmış. :) O sırada uzun otobüs yolcuğu sıkmıştı, bu nedenle uyuyakalmışım. Bilgiler yarım yamalak. Google'larsanız kaç yılında yapıldığı ne kadar beton harcandığını kaç m2 olduğunu falan da öğrenirsiniz gerçi. ;)




Midyeli, Karidesli Spagetti
Kaşarlı Midye (güzellllll)
Neyse, Brüksel'in kocaman bir meydanı var. Ben çok sevdim. Meydan'dan ara bir sokağa çıkılıyor. Aynı bizim İstanbul'daki Nevizade gibi bir yer. Daracık sokağın içinde sağlı sollu restaurant ve kafeler var. Burada Leon Restaurant'ı önerdiler ve Midye yedik. Midyenin envaiçeşiti var.


Güzel Brugge






Her blogta, her yazıda mutlaka okuyacağınıza inandığım Brugge'un ne kadar güzel olduğudur. Brüksel güzel, gezmek lazım falan ama Brugge hakikaten insanı büyülüyor. Sakin, dingin ve bir o kadar hareketli bir şehir. Hareketi turizm kaynaklı. Almanya'nın ikinci dünya savaşı sırasında bombalamadığı tek şehir diye anlattılar. 







Brüksel'in Meydanı
Evin birinin üzerine inşa yılı olarak 1638 yazıyordu. Tam onun fotoğrafını çekiyordum ki, 1517 görünce 1638 çok yeni geldi. :) Brugge, bir film seti gibi. Sanki 16. yüzyıl filmlerinin çekildiği geniş bir film seti. Şehre girdiğinizde görebileceğiniz çan kulesi sürekli birşeyler çalıyor. İlginç geldi bana. Ama bunların hepsinden güzeli kocaman bir meydanı var Brugge'ün. Kaçırmanız mümkün değil. Orada alacaksanız patates kızartmasını, köşede de Carrefour var. Birer bira,,,, ohhhh misssss. Oturup gelene geçene bakmak iki saatinizi harcar. Ama bizim gibi turla gittiyseniz işte süreniz doldu demektir, haydin otobüslere.... Brugge'da iki meydan var. Diğer büyük olmayan meydanda da Kan Kilisesi var. Hz. İsa'nın bir damla kanının burada sakladığı varsayılıyor. Brugge için yemek önerim ise yöreye özel olduğunu söyledikleri patates kızartması ve carrefour birası. Meydan'da merdivenlerde oturup gelen geçen faytonları ve geçen insanları izlemek keyifli. Hadi afiyet olsun
Çan Kulesi


.

Güzel Brugge












Çan Kulesi (Arka avludan görünüm)

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Nazilli, Aydın, Yenipazar - 01.05.2015

Antalya'dan Aydın veya İzmir istikametine gitmek her açıdan çok zevkli. Çünkü yol oldukça farklı güzelliklerle dolu. Yola çıktıktan hemen 60 Km sonra Korkuteli'nde şiş yiyebilir, 100 km sonra Söğüt'te Gözleme veya çoban kavurma yiyebilir ya da 150 Km sonra Serinhisar'da meşhur leblebicilerde durup abur cubur alabilirsiniz. Fakat sonrasında mutlaka Pamukkale'ye uğrayın derim. 220 km sonra Denizli'ye ulaşınca Pamukkale'deki eşsiz beyaz travertenleri ve Santos şehrini mutlaka görün. Buradan Pamukkaleyi anlatma niyetim yok yalnız. Çünkü Pamukkale çok bilindik.

Fakat anlatmak istediğim yer, bu geçtiğim veya gördüğüm yerlerden daha küçük ama çok önemli. Önemi de İtalya'da iyi yaşam sloganı ile çıkan Cittaslow (sakin şehirler) hareketi ile ilgili. 59 farklı kriterde incelenen kentler bu unvanı almayı hakediyorlar. Bunu almayı hak eden Türkiye'de tam 9 yerleşim** var ve bunlardan biri de Aydın'ın Yenipazar ilçesi. Aydın Yenipazar son yıllarda adını gurmelerin pide tatmaya gitmelerinden dolayı da oldukça fazla duyurmuş. Biz de pidesinden denedik tabiki. Pide işi bu yere de bir kültür. Aydın'da veya Nazilli'de de dolaşırken çok sayıda pideci var. Pidenin bence en önemli özelliği kıymalısının ev yapımı tadında olması ve çok malzemeli olması.

İlçede 13.000 nüfus var ve Yörük Ali Efe'nin (türküleri konu olan) evi ve mezarı bulunuyor. Bunun dışında çok basamaklı merdivenleri ve merdivenlerin sonunda ise Rüzgar değirmeni. Manzara Rüzgar değirmeninden güzel gözüküyor. Merdivenlerin renkleri insan o kadar kendine doğru çekiyor ki buradan gitmeyin desem bile gideceğinizden eminim.

Aydın Yenipazar'a gidecekler için ufak bir tavsiyem daha var. Anayol'dan direk Yenipazar'a girmek yerine Atça'dan sapsınlar. Biz dönerken Atça'ya çıkan ara yolu kullandık. Güzel köy yolları ayrıca sürekli bir ırmakla kesişiyor ve bu nedenle köprülerden geçiyorsunuz. Traktörleri ile çiftçiler geçiyor. Anayol hiç keyifli değil.

Tüm bunların dışında en güzel deneyimlerden biri Nazilli oldu. Çünkü Nazilli halen bir ilçe gibi yaşayan, kültürlerini bu yönde devam ettiren bir il aslında. Tabeladaki nüfusu 150.000 olan ilçede hiç tanımadıklarınıza bile Günaydın deyip geçebiliyorsunuz. Kimse de bu durumu yadırgamıyor. Uzunçarşı'daki esnaf da görülmeye değer. Birçok dükkan var. Birçok kapalı yoldan oluşuyor. Ayrıca Nazilli'de birşey dikkatimizi çekti, ilçenin merkezinde çay bahçelerinin olduğu bir yer var. Oradaki çocuk parkı çok fazla oyuncaktan (daha önce de pek görmediğimiz türden) oluşuyor. Tırmanış duvarları, iple yapılmış kubbeler, zıplayan birşeyler. Artık adları neyse :))))) Ebeveyn olduktan sonra tabiki parklara dikkat eder olduk ama bu hizmeti her kim sağlıyorsa biz büyükşehir sınırları içinde böyle park görmediğimizden olsa gerek, şaşırdık biraz.


Nazilli'de görmenizi mutlaka tavsiye ettiğim yer tren garı. Biz Antalya gibi bir yerde trene sahip değilken, tren bu ilçe ve civarı için adeta can damarı. Tren bir yaşama biçimi. Bu nedenle de kendinizi Türkiye'de değil başka bir ülkede gibi hissettiriyor. Aydın, İzmir ve çevre illere gitmek için en akıllıca yöntem. Ekonomik, güvenli ve modern. Antalya'dan İzmir'e gidecekler için bile tavsiye edebilirim Nazilli'ye kadar arabayla, sonrasında Tren'le İzmir.... Müthiş....

Nazilli'den sonra "buraya kadar gelmişken Aydın'a da bir gidelim" diyecekler için tavsiyem tren olabilir tabiki. Tren garı şehrin merkezinde. Tren'den indikten sonra Aydın'ın merkezinde kocaman bir caddeye çıkacaksınız. Her yer cıvıl cıvıl insandı ben gittiğimde. Ayrıca kuzeye doğru yürürseniz Aydın'ın kapalı yollarında yürüme fırsatı yakalamış olursunuz. Burası da Nazilli'yi andırmakla birlikte Nazilli'de soluduğum havayı Aydın'da alamadım. Aydın'da büyük alışveriş merkezleri de var. Belki de onunla ilgilidir.

Nazilli ile ilgili son bir not. Esin'e ve bana çok güzel geldi. Nazilli'nin iki taraftan da girişinde şöyle bir tabela var; "Uzun ömürlü insanların yaşadığı, Dağlarından yağ, Ovalarından bal akan Nazilli'mize hoşgeldiniz!"




**Türkiye'de sakin şehir unvanı taşıyan yerleşim yerleri;
Akyaka, Muğla - Gökçeada, Çanakkale - Halfeti, Şanlıurfa - Perşembe, Ordu - Seferihisar, İzmir - Taraklı, Sakarya - Vize, Kırklareli - Yenipazar, Aydın - Yalvaç, Isparta



Bumerang - Yazarkafe